Belki de şu andaki ülke gündeminde bahsetmesi biraz ironik olan bir gün vardı Mart ayında. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu öncülüğünde 2012 yılında alınan kararla tayin edilen 20 Mart Uluslararası Mutluluk günü. Böyle bir gün ilan edilmesinin temelinde insanların esenliğini (wellbeing) destekleyecek, besleyecek yaklaşımların ve politikaların önemini vurgulamak yatıyor. Dünyada bu yönde bir bilinç gelişmesi sevindirici ve umut verici. Ayrıca, böyle bir günü kendi mutluluğumuzun sorumluluğunu ne kadar aldığımızı gözden geçirmek için bir fırsat olarak değerlendirebiliriz.

 

20’li yaşlarımın ortasına kadar başarılı olmanın mutluluğu getireceğini düşündüm. Seçimlerimi de inandığım bu formüle göre yaptım. İlkokuldan itibaren çok başarılı bir öğrenci, hatta en iyi öğrenci olmak için çalıştım. Bunun göstergesi de ders notlarımdı. İlkokul birinci sınıftan üniversite sonuna kadar okul birincilikleri, onur belgeleri ve burslarla dolu bir akademik hayatım oldu. Üniversite sonrasında da önde gelen bir uluslararası firmada işe başladım. Yani bana mutluluğu getireceğini inandığım formülü başarıyla uyguladım. Ancak işe başladığım ilk zamanlarda bu formülü sorgulamaya başladım, cünkü yüksek notlar ve havalı unvanlar beklediğim mutluluğu getirmedi. Tam da bu noktada inandığım formülü ve yaptığım seçimleri sorgulamaya başladım. İlk defa samimiyetle kendime şunu sordum:

 

“Ne istiyorum?”. Bu soru bende hem kaygı ve kafa karışıklığı yarattı hem de merak ve umut doğurdu. Bir taraftan sorunun cevabını bilmemek korkutucuydu, diğer taraftan da cevabını bulmak artık kaçınılmazdı.

Hayatta seçimler yapabileceğimizi bilmek ve yaptığımız seçimlerin sorumluluğunu almak daha mutlu ve anlamlı bir hayat için belki de ilk adım. Güzel haber; “mutluluk” alanında bize rehberlik eden, bilimsel araştırmalara dayalı çok değerli yaklaşımlar ve araçlar sunan bir kaynak var. Pozitif Psikoloji, son 20 yılda psikoloji bilimine getirdiği farklı bakış açısıyla, bireylerin ve toplulukların esenliğini arttıran faktörleri anlamaya, keşfetmeye ve teşvik etmeye odaklanıyor. Örneğin, bu alandaki araştırmalar, başarının mutluluğu değil, mutluluğun başarıyı getirdiğini net bir şekilde ortaya koyuyor (Achor,n 2010; Shahar, 2008). Peki mutluluğu belirleyen faktörler neler?

 

Genetik (%50) ile para, sağlık, eğitim gibi dış koşullar (%10) mutluluğumuzu etkileyen ve tam olarak kendi kontrolümüzde olmayan faktörler olarak yer alıyor (Lyubomirsky, 2007). Bununla birlikte, seçimlerimiz ve davranışlarımızla doğrudan etki edebileceğimiz %40’lık bir alan bulunuyor.

Koçluk ilişkisinin temel esaslarından biri insanların doğal olarak becerikli, yaratıcı ve bütün olması. İnsanlar kendileri için en iyi seçimleri yapacak ve en doğru cevapları bulacak potansiyele sahip. Mutluluğu belirleyen faktörlere baktığımızda da farkındalıkla, değerlerimizi yaşatarak yapacağımız seçimlerin daha mutlu bir hayata hiç de azımsanmayacak bir katkısı olacağını görüyoruz. Yaptığımız seçimler hayatımızın neye benzeyeceğini ve mutluluğumuzu önemli derecede etkiliyor.